KUYRUK
Kar altında her yan. Evimin
karşısındaki boş arsaya bakıyorum pencereden. Bir dişi köpek, arka ayaklarını
kırıp oturmuş kıçının üstüne, gözü penceremde. Bakışıyoruz bir süre, bunca
uzaktan dişi gözlerle söyleşiyoruz. İlerde, üst kattaki komşunun tombul
kızı, otomobillerini temizliyor, kürüyor bir güzel karları. Ergenlikten çıkıp
kadınlığa yürüyen oynak memeleriyle eğiliyor otomobilin üstüne biz bakışırken.
Eviçlerinde dolanan kadınlar, yüzyıllardır paslı iğnelerle etlerine saplanan
atasözlerini taşıyor sessizce.
Tarlayı düz al, kadını kız al.
On beşinde ya erde ya yerde.
Kadın erkeğin
şeytanıdır.
Biz kımıltısız, durgun bakışıyoruz dişice. Birden çekiyor
gözlerini, başını döndürmesiyle koşması aynı anda oluyor sanki… Lapa lapa yağan
karın altında, vücudunun her yanında bir kıvraklık, bir neşe… Pencereyi açıp
koştuğu yöne doğru eğiliyorum. Kuzeyden, arsanın en az ışık sunan köşesinden
görünüyor erkek köpek. Pürüzsüz karda coşkulu izler bırakan ayaklara değil,
işveyle sallanan kuyruğa takılıyor gözüm; hayat dolu, meydan okuyan kuyruğa. Pencereyi
kapatırken kendi kadınlığım geliyor aklıma, yıllardır etime iğnelemeye
çalıştıkları atasözlerine inat işveyle sallıyorum kuyruğumu.
Şenay Eroğlu Aksoy
Bu yazı Bayan Yanı adlı mizah dergisinin 8 Mart özel sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder