Öykünün Genç Sesi
2010 yılında
Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’ nü
kazanan Pelin Buzluk’ un yeni kitabı,
Deli
Bal’ın ikinci baskısıyla eşzamanlı olarak okurla buluştu.
Can
Yayınları tarafından basılan Kanatları
Ölü Açıklığında on üç öyküden oluşuyor.
Buzluk, ilk kitabında kurduğu
sarsıcı üslubu serinkanlı bir anlatı evrenine taşıyor Kanatları Ölü Açıklığında’ da. Kahramanlarını cesurca, çoğunluğun
görünür kılmaya çalıştıklarına inat insanın karanlığında gezdiriyor. Farklı
coğrafyalarda, gerçeküstü kurgu dünyalarında gezinirken söylencelere
yaslanıyor. Kimi öykülerinde- Saklambaç - hikâyeyle başat yürüyerek kuruyor
atmosferi; korunaklı bir kuyu yaratarak, anti militarist bir ninni söylüyor. Yaralayıcı,
kıyıcı duygulara işaret ediyor. “Kayıplarımız”ın hiç dinmeyen acısını sesliyor.
Kanatları Ölü Açıklığında Yorgancı Yorgo’nun oğlu İbrahim’in
kederli hikâyesiyle açılıyor. Babasının ölümü ardından, öykü anlatıcısının
ailesi tarafından sahiplenilen, okura kendini anlatacak bir cümle bile kurmadan,
başı önde yitip giden İbrahim’in hikâyesi. Öykü döngüsel bir anlatımla adım
adım bütünleniyor. Anlatıcının soğukkanlı aktarımıyla babasız bir çocuğun ”İbrahim
Dağı”nda yitişine tanıklık ediyoruz. Ne
trajik ki içinde kahramanımızın yittiği yer onun adıyla anılır oluyor: İbrahim
Dağı. Babam onu eve getirdiğinde ben sekiz yaşındaydım. Abim on dört.
Ufaklıklar altı ve dört. Kızlar on beş ve on bir. Babam eve üzgün gelmişti.
İçeri girince kapıyı örtmeye davranırken geride onu görmüştük.” İbo gir içeri,”
demişti babam. “Kardeşinizdir. Aranıza alın. Oynayın. Yer verin.” Geldiği gün
kızlar arka avluda yıkadılar onu. Bir yandan tasla sabunla vuruyorlardı
kafasına. Niyetleri iyi ya da kötü değildi. Niyetsizdiler… Evin
çocuklarındaki bu niyet (sizlik) İbrahim’in yitişine kadar sürüp gidiyor.
Buzluk’ un kalemi nahif söyleyişlerden uzak,
cesur, kimi yerlerde saldırgan. İbrahim Dağı
bir yanıyla kıskançlık gibi sıradan duyguların hepimizin içinde olan kıyıcı
karanlığa doğru yol alabileceğini gösterirken; bir yanıyla “İçinde yetimlerin
beslendiği evler”i kutsayan yutturmalık bakışa, sarsıcı bir itiraz sanki.
Olağanı
anlatmak istemeyen bir yazar;
Kanatları Ölü Açıklığında’ da yer alan öyküler, farklı
coğrafyalara, çizgidışı yaşamlara uzanıyor. Bir öyküde Hindistan’da ölü yakarak
geçimini sağlayan kahramanın, yaşamını değiştirme, yeni yollara çıkma arzusuna
ortak olurken; bir başka öyküde zengin evinin duvarında açılan küçük oyukta
yaşamını sürdüren bir evsizle tanışıyor; bir diğerinde ise kopuk bir parmağın
sahibini bulabilmek için Pakistan’a giden bir esrikle yol alıyoruz. Buzluk,
yaşamın içinden seçtiklerini Kanatsız
adlı öyküde olduğu gibi sokakların yasaklı, balkonların sokak yerini aldığı
gerçeküstü kurmaca dünyalar kurarak anlatılıyor. Okura sonu bilinen hikâyeler
anlatmak yerine güçlü bir atmosfer kurarak metnini var etmeyi seçiyor. Kasap Havası adlı öykü ise kahramanımız Asiye’nin
bindiği minibüsün, yoğun kar yağışı nedeniyle Dikmen yokuşuna çıkamamasıyla
başlıyor. Minibüsten yokuş başında indirilen yolcuların kar oyunlarındaki
çocuksu neşesine ortak ediliyor okur. Bu çocuksu neşe Asiye’nin ısınmak için
bir kasap dükkânına girişiyle gerilimli bir mecraya doğru evriliyor. Dükkân
sahibiyle kahramanımız arasında geçen kafa karıştırıcı diyalog, içerinin
sıcaklığı Asiye’nin âdeta dışardaki kar gibi gevşeyerek kendini bırakmasına
neden olurken, boynundaki ipe astığı kuş ve tavşan ölüleriyle içeri giren adam,
var olan gerilimi iyiden iyiye artırıyor. Asiye’nin adama “Uzun ölürler mi?”
sorusuyla gerilim dozu artan öykü, kapanışta aynı sorunun boşluğa asılı bırakılmasıyla
okuru oyuna dâhil ediyor. Asiye’nin sonunu hayal etmekse, ipuçlarını yazarın
verdiği kurmaca dünyada kalarak, yeni aramaları gerektiriyor.
İlk kitabı Deli
Bal’da saldırgan kurguları -2.9 Saniye-
giyotin hızı sarsıcılığıyla okura bulaştıran Buzluk, bu defa usul usul anlatarak öykülerini okuru daha da
yakınlaştırıyor çattığı dünyalara. Sarsıcı kurgulara alışkın okur yeni
okumalara uzanıyor. Atmosfer kurmadaki kıvrak kalem oynatış -Puslu Bahçe, Sürek, 62 Tavşanı- ikinci kitapta çoğalarak sürüyor. Buzluk
Kantları Ölü Açıklığında’da yer alan
hemen her öyküde kıyıda kenarda kalmış sözcükleri, yerel söyleyişleri
kullanıyor. Anlaşılıyor ki okura metni hatırlatmanın, öykünün içinden çıkıp
metne dışardan bakmanın yollarından biri de bu sözcük kullanımda saklı yazara
göre.
Deli Bal’la öykü okurunun aklında sarsıcı
izler bırakan Buzluk, Kanatları Ölü Açıklığında’ da yeni
tatlar eklemiş anlatı evrenine. Eksiltili
cümlelerin, etkileyici kurgu dünyalarının eşliğinde taze bir yolculuk çağrısı Kanatları Ölü Açıklığında. Öykünün
çarpıcı dünyasında yeni sesler arayanlara, keyifli okumalar.
Bu yazı 5 Ocak 2013 BirGün Gazetesi Kitap Ekinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder