10 Ocak 2013 Perşembe

Kitaplara Dair


Öykünün Genç Sesi

             2010 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’ nü kazanan Pelin Buzluk’ un yeni kitabı,  Deli Bal’ın ikinci baskısıyla eşzamanlı olarak okurla buluştu.
Can Yayınları tarafından basılan Kanatları Ölü Açıklığında on üç öyküden oluşuyor.  Buzluk, ilk kitabında kurduğu sarsıcı üslubu serinkanlı bir anlatı evrenine taşıyor Kanatları Ölü Açıklığında’ da. Kahramanlarını cesurca, çoğunluğun görünür kılmaya çalıştıklarına inat insanın karanlığında gezdiriyor. Farklı coğrafyalarda, gerçeküstü kurgu dünyalarında gezinirken söylencelere yaslanıyor. Kimi öykülerinde- Saklambaç - hikâyeyle başat yürüyerek kuruyor atmosferi; korunaklı bir kuyu yaratarak, anti militarist bir ninni söylüyor. Yaralayıcı, kıyıcı duygulara işaret ediyor. “Kayıplarımız”ın hiç dinmeyen acısını sesliyor.
 Kanatları Ölü Açıklığında Yorgancı Yorgo’nun oğlu İbrahim’in kederli hikâyesiyle açılıyor. Babasının ölümü ardından, öykü anlatıcısının ailesi tarafından sahiplenilen, okura kendini anlatacak bir cümle bile kurmadan, başı önde yitip giden İbrahim’in hikâyesi. Öykü döngüsel bir anlatımla adım adım bütünleniyor. Anlatıcının soğukkanlı aktarımıyla babasız bir çocuğun ”İbrahim Dağı”nda yitişine tanıklık ediyoruz.  Ne trajik ki içinde kahramanımızın yittiği yer onun adıyla anılır oluyor: İbrahim Dağı.  Babam onu eve getirdiğinde ben sekiz yaşındaydım. Abim on dört. Ufaklıklar altı ve dört. Kızlar on beş ve on bir. Babam eve üzgün gelmişti. İçeri girince kapıyı örtmeye davranırken geride onu görmüştük.” İbo gir içeri,” demişti babam. “Kardeşinizdir. Aranıza alın. Oynayın. Yer verin.” Geldiği gün kızlar arka avluda yıkadılar onu. Bir yandan tasla sabunla vuruyorlardı kafasına. Niyetleri iyi ya da kötü değildi. Niyetsizdiler… Evin çocuklarındaki bu niyet (sizlik) İbrahim’in yitişine kadar sürüp gidiyor.
Buzluk’ un kalemi nahif söyleyişlerden uzak, cesur, kimi yerlerde saldırgan. İbrahim Dağı bir yanıyla kıskançlık gibi sıradan duyguların hepimizin içinde olan kıyıcı karanlığa doğru yol alabileceğini gösterirken; bir yanıyla “İçinde yetimlerin beslendiği evler”i kutsayan yutturmalık bakışa, sarsıcı bir itiraz sanki.
Olağanı anlatmak istemeyen bir yazar;
Kanatları Ölü Açıklığında’ da yer alan öyküler, farklı coğrafyalara, çizgidışı yaşamlara uzanıyor. Bir öyküde Hindistan’da ölü yakarak geçimini sağlayan kahramanın, yaşamını değiştirme, yeni yollara çıkma arzusuna ortak olurken; bir başka öyküde zengin evinin duvarında açılan küçük oyukta yaşamını sürdüren bir evsizle tanışıyor; bir diğerinde ise kopuk bir parmağın sahibini bulabilmek için Pakistan’a giden bir esrikle yol alıyoruz.  Buzluk, yaşamın içinden seçtiklerini Kanatsız adlı öyküde olduğu gibi sokakların yasaklı, balkonların sokak yerini aldığı gerçeküstü kurmaca dünyalar kurarak anlatılıyor. Okura sonu bilinen hikâyeler anlatmak yerine güçlü bir atmosfer kurarak metnini var etmeyi seçiyor. Kasap Havası adlı öykü ise kahramanımız Asiye’nin bindiği minibüsün, yoğun kar yağışı nedeniyle Dikmen yokuşuna çıkamamasıyla başlıyor. Minibüsten yokuş başında indirilen yolcuların kar oyunlarındaki çocuksu neşesine ortak ediliyor okur. Bu çocuksu neşe Asiye’nin ısınmak için bir kasap dükkânına girişiyle gerilimli bir mecraya doğru evriliyor. Dükkân sahibiyle kahramanımız arasında geçen kafa karıştırıcı diyalog, içerinin sıcaklığı Asiye’nin âdeta dışardaki kar gibi gevşeyerek kendini bırakmasına neden olurken, boynundaki ipe astığı kuş ve tavşan ölüleriyle içeri giren adam, var olan gerilimi iyiden iyiye artırıyor. Asiye’nin adama “Uzun ölürler mi?” sorusuyla gerilim dozu artan öykü, kapanışta aynı sorunun boşluğa asılı bırakılmasıyla okuru oyuna dâhil ediyor. Asiye’nin sonunu hayal etmekse, ipuçlarını yazarın verdiği kurmaca dünyada kalarak, yeni aramaları gerektiriyor.
 İlk kitabı Deli Bal’da saldırgan kurguları -2.9 Saniye- giyotin hızı sarsıcılığıyla okura bulaştıran Buzluk, bu defa usul usul anlatarak öykülerini okuru daha da yakınlaştırıyor çattığı dünyalara. Sarsıcı kurgulara alışkın okur yeni okumalara uzanıyor. Atmosfer kurmadaki kıvrak kalem oynatış -Puslu Bahçe, Sürek, 62 Tavşanı- ikinci kitapta çoğalarak sürüyor.  Buzluk Kantları Ölü Açıklığında’da yer alan hemen her öyküde kıyıda kenarda kalmış sözcükleri, yerel söyleyişleri kullanıyor. Anlaşılıyor ki okura metni hatırlatmanın, öykünün içinden çıkıp metne dışardan bakmanın yollarından biri de bu sözcük kullanımda saklı yazara göre.
Deli Bal’la öykü okurunun aklında sarsıcı izler bırakan Buzluk, Kanatları Ölü Açıklığında’ da yeni tatlar eklemiş anlatı evrenine.  Eksiltili cümlelerin, etkileyici kurgu dünyalarının eşliğinde taze bir yolculuk çağrısı Kanatları Ölü Açıklığında. Öykünün çarpıcı dünyasında yeni sesler arayanlara, keyifli okumalar.

Bu yazı 5 Ocak 2013 BirGün Gazetesi Kitap Ekinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder