Yazarlar söyleyişler: Kontrol Kalemi
Yazıya gönül verenler gayretli bir miço gibi yerleri
temizleyip paspas atmakla başlarlar işe. İlk ürünler dergilerde yayımlanmaya
başladı mı hevesle haykırırlar okyanus ortasından “Kara göründüüüüüü!” İşte tam
da o günlerde öğrenmek istedikleri, silueti belirmiş olan karada, fenerli ya da
fenersiz dolaşan düşlerinin yazarlarının ne yiyip ne içtiği, nerelerde gezinip,
kimlerle hasbihâl ettiği, kimi görünce yüz çevirdiği, neler okuduğu, yanından
ayırmadığı defterine hangi notları düştüğüdür. Daha karaya ayak basmadan
kimlerin izlerinin sürüleceği özenle hesaplanarak ince pusu ayarları kontrol edilir.
Bu çabanın içinde gelişme, o dünyayı tanıma arzusu saklıdır.
Murat Yalçın tam da bu yanımızı eyleyen bir e-kitap
yayınladı geçenlerde. Kendine kalırsa “öbür
elinden çıkan” bir ardına bakış derlemesi… Edebiyatın, çoğunluk göbeğinde
geçmiş yıllarını 1000 nottan oluşan, yine kendi yorumuna göre “cellat”
söyleyişlerde derleyip topladı bir e-kitabın
sayfalarında… Bunlara günlük demek pek yerinde olmaz sanırım, deneme tadında
fakat biçim ve üslup açısından öykücü Murat Yalçın imzasını taşıyan etkileyici alımlamalar…
Anlatmak istediklerini eveleyip gevelemeden, alnının ortasından mıhlayan,
sözcük seçme becerisi kıskanılası, bir de öyküleriyle kardeş benzerliği taşıyan
söyleyiş güzelliği… 270. notu okurken Konuşmasak da olur adlı öykü hemen
sıyrıldı zihnimdeki yerinden, notların çoğundaysa benim için vazgeçilmez
öykülerden olan Hat:taa ‘nın
yazarının dokunuşlarını gördüm;
Hat:taaa…
1976: Uzağın uzak
olduğu zaman.
Amcam:Kavuniçigemilitükenmezkalem.
Babam: Büyük Atlas
Ben: Görmüş
geçirmişlerin aslında züppeliklerle dolu hayatlarına gıpta eden “Haritada bir
Nokta.”Et,ot,kuzu ve kurdu aynı sandalla karşı kıyıya geçiremeyen. Hayatını
bezdirici dolaylamalarla bezeyen.
“Sen, gemisi kalemine
tutsak düşmüş adam, sen, üstümüze mürekkep sıçratan, zifos, sen, sesimizi kendi
sesine kurban eden densiz, sen uzaklardan uzak adam, sen, harflerin karnında
yaşayan cenin, sen, kıyılarda başını kuma gömen aymaz, sen, kıyısız adaların
sürgünü, sen, yalçın dağların efendisi, sen, mağara örümceği, kimin hikâyesini
kime anlatıyorsun” demezler mi? *
M. Yalçın Kontrol
Kalemi’nde edebiyat dünyasının kendi içine kapalı hırslarından,
kavgalarından, dostluklarından, az da olsa tatlı paylaşımlarından dem vuruyor
sıklıkla. Yalnızlığını korumak için en zorlu silahları kuşanmış, hüzünlü bir
yazarın iç dünyasına alıyor bizi. Bir yanı yazının coşkusunu yaşarken, bir yanı
yorgun,
194. not
"Dünyaya
böyle çıplak bakılabileceğini bilmezdim. Ama beni asıl ürküten benden
başkalarının da olması.”
719.not
“…Varlığımla yokluğum arasında bir ayrım
bulamamanın burukluğu dolduruyor içimi…”
Bir yazarın
kendine ve insana eğilişiyle vardığı noktayı, ölümün yazgıyla sarhoş edici
ortaklığının dayattığı hiçliği, Bilge Karasu, Can Yücel, Sezai Karakoç’la
paylaşılan kimi hüzünlendiren, kimi gülümseten anıları bulmak mümkün Kontrol Kaleminde. Onlarca aforizma Murat Yalçın’ın kitaplarla
kurduğu yoldaşlığın vazgeçilmezliğini hissettiriyor. Bir kendinden bir sevdiği
yazarlardan alıntılarla, karanlıkta duran fotoğrafları ışık çakımlarıyla
birleştiriyor. Bu kesintili aktarım kendi içinde bütünlenen bir resmi seriyor
gözlerimizin önüne. Sevdiği yazarları ölümlerinin ardından, bıraktıklarını
sesleyerek yaşatıyor. Arada, oğlunun tatlı, çocuk dünyasından, ona bakışını
yine ironik bir anlatımla aktarıyor. Roman, öykü kıyaslamalarına yanıt veriyor.
Geçmişte tanıdığı yazarlarla bugünkülerin edalarından dem vuruyor. Yazın
piyasasından gelen bıkkınlığı sesliyor;
"Yazar soruları sormayın bana avlayamazsınız, tavlayamazsınız,
bağlayamazsınız..."
Altını
çizemediğiniz, kesip yapıştıramadığınız tamı tamına 1000 not. Bu e-kitap iyi
hoş da böyle çoğunluğu paylaşma isteği doğuran metinleri kesip
paylaşamadığınızda çıldırtıcı olabiliyor.
Kontrol Kalemi’ni
okumak,
280. not
“Bir gözüyle ağlayıp öbürüyle
gülenler dünyası” Muratis Yalcinis
"Her yazı kendiliğinden faniliğin hüznünü
taşır."
diyen bir
yazara eğilmek, kederlenmek bolca…
269.not
Bir sabah ben uyurken, güneş
kendiliğinden doğmuş üstüme…Görmedim, uyandığımda annem söyledi. Onun söylediği
her şeye hemen inanırım, yoksa çoktan kapatırdım bu olayı.
Bunların “Başıboş anlarda tutulmuş gelişigüzel
notlar olduğunu” söylese de yazarımız,
inanmamalı bu sözlere ( o kör) okur.
Bu yazı Notos Nisan Mayıs 2012 sayısında yayımlanmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder