SAHİ, BEN NEDEN YAZIYORUM ANNE?
Bana neden yazdığımı soruyorlar anne, yazarlar “neden” yazar?
Bu o kadar zor, o kadar basit, o kadar karmaşık, o kadar yalın bir soru ki…
Kimine göre yarına kalmanın en saygın yolu yazmak, kimine
göre kendini tanımanın, kimine göre özgürlük istemenin, kimine göre arkadaşları
tarafından daha çok sevilmenin, kimine göre kendini dinletmenin… Peki, ben
neden yazıyorum anne?
Sözcüklerin ve insanın gizlerinin bilimin tüm olanakları
kullanılarak çözüldüğü, reklamcıların şiirin koynundan çaldıklarıyla iş gördüğü
bir dünyada sözcüklere yanaşmak katlanılmaz değil mi? Böylesi bir yüzyılda susmak
en büyük samimiyet göstergesi derken yakalıyorum bazen kendimi. Bildikçe
tükenen, konuştukça eksilen diye bitiriyorum öykülerimi… Ben neden yazıyorum,
kime ne anlatmak istiyorum? Yazmaya başladığım günden bu yana
öykülerimde bir resim gizli anne... Geçmişime, yalnızlığıma, cellatlara,
itilmişlere, eksik kadınlara, yaralı çocuklara, yalnızlara, çoğunluk olduğu
için güçlü olduğunu düşünenlere kurduğum dünyanın sokaklarından sesleniyorum.
Kiminde gözyaşlarına boğuluyorum, kiminde gırtlak gırtlağa savaşıyorum, sonunu
asla bilmediğim dünyaların peşine düşüyorum. Bazen yazarken yazarken çocukluk evimizin korkuluksuz balkonuna varıyorum, babamın kendi
elleriyle yaptığı evimizin. Balkondan aşağı büyülü bir uçurum sarhoşluğuyla
eğiliyorum. Kardeşlerim bambaşka düşlerin peşinde, senin gölgen dikiş
makinasına eğik, bakıyorum bakıyorum da anne, uçurumun dibinde başka çocukların
ölümlerini görüyorum. İnsanlar sokaklarda dolaşıp yaşama karışırken, kimi
kederlenip kimi coşarken uçurumun dibine bakıyorum, öyle… Ki gördüklerim
nedense aklımdan silinmiyor, kalbim tanıklık etmenin acısıyla dağlanırken,
unutmak istiyorum bazen, çok, hem de çok. Sonra ben de biraz ölüyorum onlarla birlikte.
Öyle her zaman kederli değilim, koşup oynayıp deli gibi güldüğüm de oluyor. Ama
o balkondan eğildim mi… Usul usul ölmeye katlanmak için yazıyorum belki…
Düşünüyorum da bir yazıyı eşsiz kılan onun içinden uç veren
samimiyettir. Bu günlerde en çok bu tür yazıları seviyorum, özlüyorum. Yarına
kalmakmış, dünyayı değiştirmekmiş, insan olmanın büyülü anahtarı... Dönüşüm bu
samimiyetle başlıyor bence. Kendimle kaldığım zamanlarda- yazarken- bilinmez
yanımla karşılaşmak şaşırtıyor beni, seziyorum bu görünen benim karanlığım,
çoğu insan yaşam tarafından sınanarak karanlığıyla yüzleşirken, ben sözcüklerin
arasına karışarak yaşıyorum bunu, böylece değiştiremediklerime arkamı
dönüyorum. Kendi karanlığımı tanımayı dış dünyayı tanımanın yolu sayıyorum. Belki kendimden geçerek dünyaya dokunmak için
yazıyorum, ne dersin anne?
Bir de amansız bir
düşbazım ben, doymuyorum düşlere, oyunlarla hayata bağlanıyorum. Kedere
belenmiş yanım kadar güçlü düşbaz yanım; afacan, gözünü budaktan sakınmayan yanım…
Ender bulunan mücevherini sakınan bir milyoner gibi sakınıyorum bu yanımı.
Düşbaz yazarlara yaslanıp zevkle coşmasını sağlıyorum. Ah, kurmacada oyun ne tatlı, ne eğlenceli
avuntudur bir bilsen anne? Gerçeğe karşı güç kazanmak, ona katlanabilmek için
oyunlara karışıyorum. Yoksa bir düşünsene, ölümü bekleyerek yaşamaya yazgılı
zavallılarız biz, ne bahtsızlık değil mi? Bunu unutarak yaşayanlara şaşıyorum,
bir çocuğun bunaltıcı yaz akşamında komşu evde gördüğü ölünün ayaklarına bakışı
gibi merak ve korkuyla bakıyorum katı bedenlere. Kim bilir belki ölüm acısına
katlanmak için yazıyorum.
Kimi zaman da yinelen bir ses kalbimden vuruyor beni, yalnız
onun melodisini, bir kez daha duyabilmek, onu görünür kılabilmek için
yazıyorum. Dilin müziği en çok şiirde gizli. Dalga sesleri yaratmak için Dalgalar romanını yazan Virginia Woolf’ u hatırlasana…
Ah anne bana neden yazdığımı soruyorlar. İnsanı ve hayatı
anlamak için de yazıyor olabilirim demek istiyorum, sanki bu mümkünmüş gibi… Kırk yıldır kapı aralarından konuşmalarınızı
dinlemekteyim. Kafam hep böyle şeylerle dolu olduğu için uydurmak da kolay
oluyor. Ezbere bildiğim bu sözlere edebi bir biçim verdim o kadar,* da demek
istiyorum.
Sahi, ben neden yazıyorum anne?
Şenay EROĞLU AKSOY
Şenay EROĞLU AKSOY
*Yeraltından Notlar
Dostoyevski
Bu yazı İzafi Dergisi'nde yayımlanmıştır."Yazarlar Neden Yazar"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder