AKORTSUZ VE GARİP,
AHENKLİ SES: ORHAN
VELİ
Bugüne değin antolojilerde bir iki öyküsünü okuma şansına
eriştiğimiz Orhan Veli öykülerini bir kitapta, topluca görünce keyifle rafa uzandım.
Gri tonların hâkim olduğu kapakta Orhan Veli’nin narin yüzü gülümsüyordu. Üstat
bir meydan kahvesinde ahşap sandalyeye oturmuş, sol koluyla koltuğunun altına
sıkıştırdığı diğer sandalyeyi kendine doğru çekmişti. Her zamanki gibi ceketli ve kravatlıydı,
çıkık alın kemiği, yuvalarına çökmüş gözleri, her gün harflere uzandığını
düşlediğim ince uzun parmakları… Çelimsiz görüntüsü yıllar önce okuduğum İşsizlik adlı öyküsündeki aç kahramanı anımsattı
bana. Gerçi epeydir Orhan Veli adını duyduğumda şiirleri yerine bu öyküyü
anımsar olmuştum ya. İşsizlik adlı
keyifli öyküde kurmacanın yan unsuruymuş gibi duran ayrıntı yazar tarafından
nasıl da ustalıkla metnin ana bileşeni haline dönüştürülmüştü. Kitabın içinde yer alan hemen her öyküde açlıktan bahseden öykü kahramanları da
ilgi çekici, huysuz, orta halli insanlar arasından seçiliyordu. Orhan Veli
şiirlerinde görülen doğa sevgisi öykülerde de okura hissettirilecek kadar canlı,
metnin iliğine kemiğine sinmiş. Bir yazı yazmak istiyordum. Kâğıdı kalemi
aldım taraçaya çıktım. Taraça dediğim oturduğum otelin en üst katında. Hava da
domuzuna güzel. Ilık bir mart güneşi, iliklerine kadar ısınıyor insan. Böyle
havalar, kış sonunda, çok kişileri mesut eder. Doğa onun metinlerinin vazgeçilmezi,
öyle ki kahramanları davranışlarını
bahara bağlıyor, güneşli, denizli düşüncelere dalıyor.
Çoğu yazarın yapıtında simgesel bir gönderme yapmak için seçilmeyecek
kimi eşyalar -işiniz düşer, bilmediğiniz
bir semtte kalırsınız. Yemek zamanı geçmiş, karnınız acıkmıştır, “bir aşçı
dükkânı bulsam da iki lokma bir şey yesem” dersiniz. Dolaşırsınız, sağa
bakarsınız, sola bakarsınız, yiyecek bir şey göremezsiniz. Dükkânların camekânları,
musluklar, testereler, ip yumakları, kurşun borular, tahlisiye simitleri
cinsinden mallarla doludur- onun öykülerinde anlatıyı besleyen, meseleyi
okura daha bir güçlü ve benzersiz şekilde hissettiren Orhan Veli üslubunu
görünür kılar. Deneme gibi başlayan
öyküler acaba hikâye mi yazsam? Hikâyede
konunun pek o kadar mühim olmadığını söyleyenler de çıktı. Ama ne olursa olsun,
bir vaka lazım. O vakanın bir başı bir sonu olması lazım. Üstelik vaka da,
alışılmış bıkılmış vakalardan olmamalı… söyleyişiyle başka bir mecraya
sürüklenir. Okura öykünün bir parçasıymış gibi sunduklarını hızla inkâr eder ya
da önemsiz bir ayrıntıyı geniş bir alana yayarak okuru şaşırtmayı, keyifle
metnin içine tutmayı başarır. Kahramanları canlı, hayatın içinde insanlardır,
kederli görünseler de hepten teslim olmamışlar, bir kenara çekilip tek
başlarına kalmamışlardır. Hemen hepsi insanların arasına karışmayı, içmeyi
sever. Hayatın içinde kalmayı insanlarla birlikte olmaya tercih eden bir
halleri vardır. Yalnız, umutsuz kahramanlar yoktur onun öykülerinde. Orhan Veli benzerine az rastlanır söyleyiş renkleriyle
zaman zaman İlhan Durusel’in ironi yüklü mizah anlayışını düşündürse de sözcük
ve ayrıntı seçimiyle ondan ayrılıyor. Öyküleri bitirdiğinizde tatlı bir tebessümle
yaşama bağlanırken, bugün unutulan kimi sözcüklerle dilin büyüsüne, yolculuğuna
tanıklık ediyorsunuz. “Bir ayak atışı vardı övmelere seza.” “ Bazlamalar
paralanıyor, peynir tatlılarına uzanılıyor, bakraçtan bardağa şarap
dolduruluyordu.” Kitabı kapattığınızda bazlamaları paralayan sıcak, hayat dolu
kahramanlarla dopdolusunuzdur.
Kitabın sonuna eklenen Orhan
Veli Edebiyat Hakkında Konuşuyor adlı bir röportaj ise onun edebiyatçılara
dair düşüncelerinden tutun, divan edebiyatı da dahil birçok konudaki ilgi
çekici yorumlarını okura sunuyor.
Şiirleriyle
tanıdığımız Orhan Veli, şaşırtıcı güzellikteki öyküleriyle karşımızda. “Cep
delik, cepken delik; kol delik, mintan delik; yen delik, kaftan delik; kevgir
misin be kardeşlik!” dizelerinin şairi öykülerinde de aynı söyleyiş
güzelliğiyle okuru kucaklıyor. Yapı
Kredi Yayınlarının Raşit Çavaş editörlüğünde okurla buluşturduğu “Hoşgör Köftecisi”ni
başlı başına bir armağan saymalı öykü severler.
Notos Ekim - Kasım 2012 Sayısı