14 Ocak 2013 Pazartesi

Kitaplara Dair...


Susuyorum ama unutmuyorum diyenlere: Karga Zarif

Öykünün kendine has seslerinden Murat Yalçın, okuru bildik yollardan kuşatmak istemez; farklı arayışlara çıkıp aykırı yollara sapar. Dile ilgisi tükenmez, unutulmaya yüz tutmuş sözcüklerle etkileyici söyleyişler çatar. Kimi imler metinlerinin can alıcı unsurudur. Kalemini yazının tüm olanaklarını kullanarak zenginleştirir. Bunca yenilik yanında sokağı, sokağın dilini ustalıkla kullanır. Yerel söyleyişler, küfür, deyimler bolca yer bulur onun öykülerinde, hatta kimi zaman bir Hulki Aktunç Büyük Argo Sözlüğü eşliğinde bir kez daha okumak gerekir onun metinlerini.
Yalçın’ın yeni kitabı Karga Zarif on öyküden oluşuyor. Bunlardan kimi uzun, kederli hikâyeleri dillendiriyor. Kitabın ilk öyküsü Kanunun Solist Olduğu Gece, yatağa bağımlı bir dolmuş şoförünün gözünden anlatılır. Onun yürek paralayan yaşam öyküsü, kendi hayatına izleyici olmanın acısını derinlerde hissettirir. Kahraman kâh geçmişe kâh âna döner. Dokunamadığı, dâhil olamadığı hayat onu içten içe tüketir. Karısının bir başkasıyla yakınlaştığını, eve gelen gençlerin bile cinsel arzuyla ona baktığını kurar. Tam kapısının önünde duran dolmuşunun günler geçtikçe dağılıp dökülmesi, şoförün hayatını okurun gözünde daha etkili kılmak için kullanılan etkili bir büyüteçtir. Dolmuşu da onunla birlikte paslanmakta, kırılıp dökülüp yaşamın dışına itildiği yerde çürümektedir. “Dünya” dediğim, artık dönmesi durmuş bir oyuncak. Geçmişin hatırına duruyor, dönmese de… diyen kahraman, acıyı bitirmenin yolunu elbette bulacaktır.  Yalçın’ın kalemi oyunlara yatkındır. Okurunu, kiminde rahatlıkla dâhil olabileceği, kiminde yalnızca izlemekle yetineceği oyunlara sokar. Yazma eylemine, sözcüklere, yazarlara, kalıplaşmış tanımlamalara göndermeler yapan söyleyişler, öykülerin arasına serpiştirilir. Hani, nasıl demeli, vezir olmaya giden piyon kararlılığıyla koyuldun yazmaya. Unutma, açlığını bastıracak bir şeyler atıştıracak yerde, ardından atlı kovalıyormuşçasına, oturup bunu yazdın. Bunu yazacağına bun’u yazsaydın ya…  Bana Hikâye Anlatma ya da Çıkmamış Cana Son El Ateş kitaptaki en uzun öyküdür. Öfke duyulan birine yazılmış bir mektup gibidir.  Kadın anlatıcı ağzından aktarılan, küfrün bolca kullanıldığı öykü, dipnotlarla genişletilir. Bu dipnotların kiminde okura seslenir anlatıcı. İlginçtir edebiyat dünyasının görünmeyen yüzüne tutulan bir ayna gibidir Bana Hikâye Anlatma ya da Çıkmamış Cana Son El Ateş. Yalçın’ın kalemi yaşamın anlamsızlığına işaret ederken, bir o kadar da ironiye yaslanır. Arka kapak yazısında da aktarıldığı gibi ona göre yaşam göz açıp kapayıncaya kadar geçmektedir ve onu anlaşılır kılmaya çalışmak boşunadır.  Nitekim kitabın son öyküsü Uygarların Geçtiği Nehir; Ana rahminden çıktım koştum pazara, bir kefen alıp döndüm mezara cümlesiyle bitirilir ki bu kitabın kapanış cümlesidir.  Kibrit Suyu adlı öyküde de benzer şeyler beklemektedir okuru, vazgeçişler, hiçlik; Hayat bir vakit kaybını öbürüne yeğlemekten başka nedir? Yine aynı öyküde gerçeği görmenin büyüsüne kapılanlara seslenilir: Dahası gerçeği ne kadar iyi algılarsan o kadar acı çekersin. İkisinin arasını tam bulamadan bitersin. Yeryüzüne bu dramı yaşamaya geldiğimizi bilelim dostum.  Murat Yalçın, günlük yaşamdan aşina olduğumuz kimi adları da taşır öykülerine, onları bir rüyada yan yana getirir, konuşturur. Onun kalemi bir yanda kederli hikâyelere uzanırken, bir yanda tatlı bir ironiyle keyiflendirir okura. Karga Zarif “Susuyorum ama unutmuyorum”diyenlerin dünyalarında dolanır, yaşama fırlatılmışlığın acısını duyurur. Yazma eylemi, yazarlar, ayrıcalıklı yerlere oturtulup kutsanmaz öykülerde, cesur çıkışlarla kalem oynatanlara da ayna tutulur. Yine de ölüm korkusundan yaza duruverir kahramanları; Ölüm korkusuyla yazadurdum. Ölüm acısını duydum da etimden et koparıp söze dürdüm. Ölümümün ardından okunsun gitsin istedim uzaya mıhlı sözlerim… Öd acısıyla çatılı diller döktüm kitaba, imdat kurmaca!
Karga Zarif, has edebiyatın izini süren okura dil zenginliği eşliğinde, çoğul anlamlar vadederek keyif kapısını aralıyor.  Öykünün büyülü kollarında kederli, gülümsemeli okumalar… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder